Güz Özel Kitap Müzayedesi

1919 yılından itibaren Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde Anadolu’da başlayan, giderek güçlenen ve genişleyen, Milli Mücadele’de ortaya koyulan yeni ve milli bir siyaset ile sosyal, iktisadi ve askeri bakımdan istikrarın temin edilmesi ve her şeyden önce bağımsızlığın sağlanması için büyük bir gayret gösterilmiş ve bu gayretin siyasi bir programa ve hedefe dönüştürüldüğü esaslar, Misak-ı Milli ile açıklanmıştır. Nitekim Misak-ı Milli siyasetinde, “Türklerle çoğunlukta olan meskûn yerler” fikri esas kabul edilmiştir.

Randall Collins Antik Yunan, Çin, Japonya, Hindistan, Orta Çağ İslam ve Yahudi Dünyası, Orta Çağ Hıristiyan alemi ve Modern Avrupa’daki felsefi hareketlerin izini sürüyor. Bu çalışmanın sonucunda, fikirlerin tamamen toplumun ürünü ya da rastlantısal yerel anlam inşaları olduğu şeklindeki iki farklı indirgemecilikten kaçınan bir entelektüel değişim teorisi ortaya koyuyor.

“Fark ve Tekrar” Deleuze’ün farkın düşünürü olarak anılmasına neden olacak argümanlarını içeriyor. Kitabın temel gayelerinden biri farkın Batı felsefesi geleneğinde kavranış biçimlerini masaya yatırmak ve bunların, farklı şekillerde ama daima, özdeşliği temel alan, farkın özdeşliğe tabi kılındığı bir çerçeveyi benimsediğini göstermek. Deleuze, bu çerçevenin, felsefenin dünyayla kurduğu ilişkiyi yoksullaştıran yargı modeliyle olan ilişkisini ifşa ederek, felsefeyi dogmatik düşünce imgesi adını verdiği bir düşünce tarzının kıskacından kurtarmaya çalışıyor. Yargı ve temsilin boyunduruğundan kurtulan felsefe Deleuze’ün yeğinlik adını verdiği bir alana temas etmeye başlıyor.

Amerika Birleşik Devletleri'nde Ulusal Güvenlik Danışmanlığı ve Dışişleri Bakanlığı ile birçok başkana dış siyaset konularında danışmanlık yapmış olan 1973 Nobel Barış ödülü sahibi efsanevi siyasetçi Herry Kissinger, Dünya Düzeni'ninde hem deneyimlerini hem de geçmiş ve geleceğe yönelik analizlerini aktarıyor. Kissinger'a göre; dünya ısrarla düzen arayışında olsa da, neredeyse dört yüzyıl önce Almanya'nın Vestfalya bölgesinde öteki uygarlıkların çoğu katılmadan hatta haberleri bile olmadan gerçekleştirilen bir barış konferansında tasarlanan çalışmadan beri gerçek anlamda bir dünya düzeni hiç var olmadı.

Gökırmak’ın ikiye böldüğü vadi boyunca nehre eşlik eden Taşköprü şehri, bağrında ortaya çıktığı verimli toprakların bir sonucu olarak farklı uygarlık ve toplumların tarihsel derinlik içindeki mirasının bir toplamı gibidir. Antik dönemlerde Paflagonya bölgesindeki eşsiz Pompeiopolis kentinin kurulduğu yer olarak dikkati çeken Taşköprü, Osmanlı döneminde Taşköprülüzâdeler’in memleketi olarak şöhret bulmuştur. Bugün, Kastamonu’nun önemli bir ilçesidir. Anadolu’nun bu köşesi amatör ve akademik tarihçiliğin daima ilgisini çekmiştir. Ancak Taşköprü Kazası üzerine yapılan çalışmalar oldukça sınırlıdır. Bu çalışmanın amacı, 1487 ile 1582 yılları arasında yani 15. yüzyılın sonlarından itibaren 16. yüzyılın sonlarına kadar başta şehir merkezi olmak üzere Taşköprü Kazası’nın geçirdiği idarî, sosyal ve ekonomik değişimi karşılaştırmalı olarak, niceliksel verilere dayanarak gözler önüne sermektir.

İspanya farklı unsurlar barındıran nüfus yapısı ve Avrupa dışındaki uygarlıklarla yakın ilişkileri bakımından Avrupa'nın geri kalanından farklıdır. Bu kitap, İspanya'nın uzun ve karmaşık tarihi hakkında yararlı bir giriş sunarak İspanya'nın farklılığını anlamamıza yardımcı oluyor.

Kent Paryaları, Amerikan “Kara Kuşağı”nın günümüzdeki dokusu ile Fransa’da “Kızıl Kuşak”taki, yani işçi sınıfı kenar mahallelerindeki mülksüzleşme sürecinin yapısını, dinamiklerini ve yaşanmış olayları en ince noktasına kadar karşılaştırmalı olarak incelemektedir. Wacquant’ın buradaki esas amacı, Birleşik Devletler’de ırk tahakkümünü, 1960’larda metropolü kasıp kavuran ayaklanma dalgasına yakalanan Afrikalı-Amerikalı gettosunun geçirdiği kurumsal dönüşümü tanımlamak ve açıklamaktır.

Yem Yayın tarafından Kaybolan Kent Hayalleri Osmanlı Sarayları adıyla yayımlanan kitapta çoğunluğu İstanbul Boğazı ve Haliç'in her iki yakasında bulunan sarayların tümüyle veya kısmen kaybedilmiş bölümleri ile özgün mimarilerine ilişkin yorumlar, restitüsyon çizimleri eşliğinde okuyucuya sunuluyor.

Bizans Tarihi'nde "Erken Dönem" olarak değerlendirilen IV.-VII. yüzyıllarda imparatorluk birçok sorunla karşılaşmıştır ancak I.Justinianos (527-565) ve Herakleios (610-641) gibi başarılı imparatorların da sayesinde bu imparatorluk varlığını devam ettirmeyi başarabilmiştir. VIII. yüzyılın başlarında imparatorluğun yönetimine Isauralı Leo'nun (717-741) geçmesi ve halefiyle birlikte toplamda elli sekiz yıl ülkeyi istikrarlı bir şekilde yönetmiş olmaları Bizans açısından büyük bir şans olmuştur. Bununla birlikte İkonoklazm (Tasvir Kırıcılık) olarak yaşanan dini bir tartışma (726-843) imparatorluğun uzunca bir süre yıpranmasına neden olmuştur. Ancak bu problemin aşılması, İslam dünyasının kendi içerisinde yaşamış olduğu problemler, Bizans'ın Batı'da ve Doğu'da kazanmış olduğu askeri ve diplomatik başarılar ve önceki dönemlerde yapılan köklü reformların olumlu yansımaları, Bizans'ı X. Yüzyılda zirveye taşıyan temel faktörler olmuştur.

Bu eser, hazırlanırkenFarsça iki kitaptaki örnekler birebir alınmış, yeni ve farklı kullanımlar tespit edilmiş; hem klasik Fras edebiyatında hem de klasik Türk Edebiyatında hem de Klasik Türk edebiyatında her yüzyıldan bazı şairler belirlenerek bu şairlerin divanları -bazı şairlerin ise mesnevileri ya da hem divanları hem de mesnevileri- baştan sona taranmış ve özellikle he riki edebiyatta ortak olan çiçek ve ağaçlar tercih edilmiştir.

Fazlullah Esterabadi'nin Hayatı ve Düşüncelerini Ele Alan Bu Kısa ve İlginç Çalışma Hurufilik Hareketinin Tarihini ve Fazlullah'ın Kendisinden Sonra Yaşamış Müslümanlar Üzerindeki Etkisini Gözler Önüne Sunuyor.

Reşit Canbeyli bu kitapta, birbirine sarmalanmış üç ana konuyu: bilim tarihi bağlamında laboratuvarları ve deneycilik geleneğini, kendi laboratuvarının kuruluşunu ve kişisel öyküsünü anlatıyor. Ülkemizde ve dünyada bilimin yapılış biçimini ve laboratuvarların işleyişini kitabının odağına alarak Türk bilim tarihine bir not düşüyor. Onun laboratuvarının içinden sadece bilim tarihi geçmiyor aynı zamada 12 Eylül rejiminin yarattığı YÖK de geçiyor.

İnsanoğluna ait yıldız sistemlerine yayılmış Eski İmparatorluğu yıkan bir avuç insan kendi hırslarının kurbanı olur ve bilgisayar ebedizihin Omnius, yönetimi ele geçirerek bin yıl sürecek makineler egemenliğini başlatır... İnsanoğlu bu kez en kurnaz ve en güçlü düşmanıyla, yapay zekâ sahibi düşünen makinelerle savaşacaktır...

Bu çalışmada, Kuva-yı Milliye’nin yönetimi, yönetim organlarının oluşması ve Batı Anadolu Kongrelerine yer verilmiştir. Kuvâ-yı Milliye’nin askerî ve malî ihtiyaçlarına dair birçok kararın alındığı Batı Anadolu Kongreleri çalışmayı yakından ilgilendirmektedir. Kongrelerde alınan kararlar, bu kararların nasıl uygulandığı ve cepheler arasındaki uygulama farkları Heyet-i Merkeziye ve Milliyelerin karar defterleri incelenerek ortaya çıkarılmıştır. Kuva-yı Milliye’nin askeri ihtiyaçları ve bu ihtiyaçların ne şekilde karşılandığı incelenmiştir.

Paul et Virginia,Jacques-Henri Bernardin de Saint-Pierre'in ilk kez 1788'de yayınlanan bir romanıdır . Romanın baş karakterleri, aşık olan doğuştan arkadaştır. Hikaye,o zamanlar Île de France olarak adlandırılan Fransız yönetimi altındaki Mauritius adasında geçer. Fransız Devrimi'nin arifesinde yazılanroman, belki de Bernardin'in en iyi eseri olarak kabul edilir. [ 1 ] On sekizinci yüzyılın sonlarında Fransız üst sınıflarının yapay duygusallığı tarafından yozlaştırılmış bir doğa çocuğunun kaderini kaydeder. Bernardin de Saint-Pierre bir süre adada yaşadı ve romanın bir kısmını orada tanık olduğu bir gemi kazasına dayandırdı

Bilim tarihinin incelenmesi bir sentez konusudur, diğer bir deyimle elle tutulur metinlere dayanan bir değerlendirmedir. Dolayısıyla bu tür bir sentezi yapmak isteyen kişilerin o toplumdaki bu tür kaynaklara ihtiyacı vardır. İşte bu vadide: Miralay Hüseyin Remzi Bey, Binbaşı Rıza Tahsin Bey, Besim Ömer Paşa, Dr. A. Adnan Adıvar, Prof. Dr. Tevfik Sağlam, Dr. Osman Şevki Uludağ, Prof. Dr.